Yenilginin hazmedilmesi, hele kazanmaya çok yatırım yapmış ve bundan emin olmuşsanız, hiç kolay olmayabiliyor.
Yenilginin hazmedilmesi, hele kazanmaya çok yatırım yapmış ve bundan emin olmuşsanız, hiç kolay olmayabiliyor. Kazanma dışında bir alternatif düşünememe hali, kişinin kendisini aldatmaya müsait bir psikoloji geliştirmesine yol açıyor. Dolayısıyla yenilgi anı gelip çattığında bir tür ruhsal çöküntü yaşanıyor. Ama bunun maliyetini sırtlamanın yükü o denli ağır olabiliyor ki, sorumluluğu üzerinizden atmak istiyorsunuz. Böylece epeyce hüzünlü bir durum çıkıyor ortaya… Yenilgiyi açıklamak için gerçek dışı, ancak kendinizi aldatabilecek olan bir gerekçe arıyorsunuz. Oysa zaten bu noktaya da aynı nedenle gelmiştiniz! Yani gerçeği tam okuyamadığınız ve kendinizi aldattığınız için. Sonuç yenilgiden hiçbir ders çıkarılamaması bir yana, bu yenilgiyi malzeme yaparak kendi ‘akılsızlığınızı’ derinleştirmenizdir. Zaman içinde bu akılsızlığın kireçlenmesi ve kemikleşmesi durumu daha da kötüye götürecek ama bu arada kendinizle yüzleşme daha da zorlaşacağı için gerçekliğe uyum sağlamada daha da zorlanabileceksiniz.
AKP’nin başarısı belki bu parti içinde de böylesine bir yanılgının tohumlarını ekecektir. Bunu ancak ileride anlayabileceğiz… Ama AKP karşıtlarında söz konusu sendromun yıkıcı etkilerini her gün gözlemliyor, gazete sütunlarından okuyor, televizyon kanallarından duyuyoruz. İktidar partisinin seçimlerde yüzde 45 civarı oy alacağını öngörmek çok kolayken, kendilerini aldatmayı seçerek hükümetin düşeceği bir sürece girileceğini sananlar, bugün umutsuzca bir can simidi aramaktalar. Doğal olarak bu can simidi geleceğe gönderme yapıyor ve çatı adayın cumhurbaşkanlığı seçiminde niçin başarılı olacağını anlatıyor. Ama aslında aynı yanlış tekrarlanıyor… Yerel seçimde hükümetin az oy almayacağı belliydi ama öyle olması istendiği için gerçeği deforme eden bir bakış geliştirilmişti. Bugün de Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı istenmediği için rakip adaya hayali bir güç atfediliyor ve olması istenen sonuç sanki gerçekçi bir analizin sonucu gibi sunuluyor.
Bu da bir başka yenilgi olacak ve her halde ona da iç dünyaları tatmin eden bir kulp bulunacaktır. Yerel seçim yenilgisine bulunmuş olan kulp ise, bu psikolojik ihtiyacın gözleri nasıl kör edebildiğinin bariz işaretlerini taşıyor. Sıkça tekrarlanan klişe üzerinden bakarsak, halkın AKP için “çalıyorlar ama çalışıyorlar” diye düşündüğü ve o nedenle oy verdiği öne sürülüyor. Bunun düpedüz ‘aptalca’ bir bakış olduğunu anlatmak kolay değil. Çünkü bu gerçek dışı değerlendirme zihni meleke kullanımının, bir analizin sonucu değil. ‘Ne olmuş olabilir’ sorusuna kendi dışında cevap aramanın uzantısı olarak doğmuş durumda.
Açık olan bir gerçek var… Niceliksel ve niteliksel saha çalışmaları muhafazakâr seçmenin iktidarla ilgili nesnel bir bakış geliştirmekten çok uzak olmadığını gösteriyor. Yani ‘çalıyorlar’ ve ‘çalışıyorlar’ tespitleri epeyce yaygın. Ancak ‘çalışıyorlar’ tespiti ‘çalıyorlar’ tespitinden kabaca iki misli daha fazla. Ayrıca ikisi arasında sadece ‘ve’ takısı var, ‘ama’ takısı değil. Diğer bir deyişle muhafazakâr taban AKP’nin farklı alanlardaki performansını karşılaştırarak oy vermiyor. Her ülkedeki her aklı başında seçmen gibi, bu partiyi diğer siyasi partilerle ve diğer muhalif siyasi aktörlerle karşılaştırıyor. Ve zihnindeki terazide AKP ağır basıyor… Sebep basit: İktidar hem olumlu hem olumsuz şeyler yapıyor olabilir ama olumlu olanların değeri tarihsel olarak paha biçilmez nitelikte. Olumsuz olanlar ise sıradan, geleneksel ve yapısal. Oysa muhalefet blokunda yer alan aktörlerin AKP’nin olumsuzluğuna işaret etmek dışında gerçek bir söylemleri yok. Bunun anlamı AKP’nin iktidardan gitmesi durumunda ‘tarihsel olarak paha biçilmez’ kazanımların elden kaçmasıdır. Muhafazakârlar ve daha geniş olarak orta sınıf, AKP çalışıyor diye oy vermiyor. AKP’nin ima ettiği geleceğe sahip çıkıyor. ‘Çalmak’ ise bu geleceğin devrimsel önemi yanında çok ufak bir mesele olarak kalıyor.
Üstelik bu tespiti iktidar alanında dönen finansal imkânların hepsini ‘çalma’ fiili altında toplamayı göze alarak yapmaktayız. AKP karşıtları olayı böyle sunduklarında herkesin kendileri gibi düşündüğünü sanabilirler. Ancak tabana inildiğinde insanların büyük oranının basit ‘çalma’ ile hizmet üreten para akışını birbirinden ayırdığı görülüyor. Hizmet üretmesi o para akışını akladığı için değil… O para akışı belirli bir geleceği daha yakına taşıdığı için.